Tabip Hangi Dilden ?

Duru

New member
Tabip Hangi Dilden?

Selam dostlar,

Bugün sizlerle içimde uzun zamandır dönüp duran bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Bazen bir kelime, bir bakış ya da bir sessizlik bile koca bir hayatın özeti olur ya… işte bu hikâye de öyle. Adı “Tabip Hangi Dilden?” Çünkü bazen bir tabip, yani bir şifa dağıtan, yalnızca bedene değil; kalbe de dokunur. Ama kalbin diliyle konuşamayan birinin, ne kadar bilgiye sahip olursa olsun, ruhu iyileştirmesi zor olur.

Hikâyemizin kahramanları: Selim ve Elif.

Biri stratejik düşünen, çözüm odaklı bir mühendis. Diğeri insan ruhunu sezgileriyle okuyabilen bir psikolog. İki farklı dünya, iki farklı dil… ama aynı kelimeyi arıyorlar: “anlaşılmak.”

---

Bir Rastlantı, Belki de Yazgı

Bir sonbahar akşamıydı. Yağmur, sokak lambalarının altında ince bir perde gibi süzülüyor, kaldırım taşlarında kendi melodisini çalıyordu. Elif, klinikten çıkarken elindeki kahve bardağını sıkıca tutuyordu. Gün boyu dinlediği insanların hikâyeleri, içinde bir ağırlık bırakmıştı. Her bir danışanın cümlesinde, sanki kendi yankısını duyuyordu: “Beni biri anlasın artık.”

Selim ise aynı saatte, yakınlardaki bir kafede bilgisayarının ekranına gömülmüş, yeni bir proje sunumunu tamamlamaya çalışıyordu. Zihni hesaplamalarla, grafikleriyle, olasılıklarla doluydu. Mantıkla örülmüş bir dünya kurmuştu kendine. Ama içten içe biliyordu, o dünyada uzun zamandır bir şey eksikti — belki de bir ses, bir nefes, bir kalp…

O akşam, yağmurun hızlandığı bir anda, Elif’in elindeki dosyalar yere saçıldı. Selim refleksle yerinden kalktı, dizlerinin üzerine çöktü ve dosyaları toplamaya yardım etti. Göz göze geldiler. O an, iki farklı evrende yaşayan iki insanın zamanı durdu.

---

Zihin Diliyle Kalp Dili Arasında

Tanışmaları kısa sürdü, ama konuşmaları uzun…

Selim hemen çözüm üretme içgüdüsüyle sordu: “Çok dosya taşıyorsunuz, neden dijitalleştirmiyorsunuz? Daha pratik olur.”

Elif gülümsedi. “Bazen bir insanın el yazısındaki titreşim, onun ruh halini anlatır. Ben o satırların arasındaki duyguyu ararım.”

Selim sustu. O an fark etti: O hep kelimelerin yüzeyindeydi, Elif ise derinlerinde yüzüyordu.

Zamanla görüşmeye başladılar. Her buluşma, iki farklı dilin birbirini çözmeye çalıştığı bir diyalogdu.

Selim bir problem gördüğünde hemen çözüm planı yapardı; Elif ise önce susar, dinlerdi.

Selim’in dünyasında “mantık”, Elif’in dünyasında “duygu” kutsaldı.

Ve her tartışmalarında aynı soruya geldiler: “Tabip hangi dilden konuşur?”

---

Bir Kalbin Tedavisi

Bir gün Elif, Selim’e şöyle dedi:

“Biliyor musun, bazen insanlar ağladıklarında onlara hemen ‘ağlama’ dememek gerekir. Çünkü gözyaşı, kalbin konuşma biçimidir. Susturursan, o dilin iyileştirici gücünü de susturmuş olursun.”

Selim düşündü. Onun için duygular kontrol edilmesi gereken şeylerdi. Ama o anda anladı: Belki de hayatı hep çözmeye çalışırken, yaşamayı unutmuştu.

Elif’in sabrı, sessizliği, empatisi Selim’in duvarlarını yavaş yavaş yıktı. Bir gün Selim de kendi itirafını yaptı:

“Elif, ben stratejilerle yaşadım ama duygularla yenildim. Şimdi anlıyorum, bazen iyileşmek için çözüm değil, sadece bir kalp gerekiyor.”

---

Sessiz Bir Veda

Ancak hayat, hikâyelerin orta yerinde sınavlar koyar. Elif bir gün uzak bir şehirdeki hastaneye tayin oldu. Ayrılık vakti geldiğinde, Selim ona küçük bir kutu uzattı. İçinde bir not vardı:

“Tabip hangi dilden konuşur, artık biliyorum.

Senin dilin kalpti.

Benimki mantık.

Ama en şifalı anlarımız, ikimizin dili karıştığında oldu.”

Elif o notu yıllarca sakladı. Selim de bir daha hiçbir tartışmada “haklı” olmaya çalışmadı. Çünkü o akşam anlamıştı, bazen en büyük zafer, bir kalbin dilini öğrenebilmekti.

---

Forumdaşlara Bir Söz

Sevgili forumdaşlar,

Hepimiz kendi hayatımızda birer “tabip” değil miyiz aslında? Birimizin görevi bir çocuğun yüreğini onarmak, bir başkasının kendi içindeki kırığı sarmak…

Ama unutmamalı, iyileştirmek için önce anlamak gerekir.

Ve anlamak için, bazen dili değil, sessizliği duymak gerekir.

Siz hiç kendi “kalp dilinizi” keşfettiniz mi?

Birine yaklaşırken, onu çözmeye mi çalışıyorsunuz, yoksa sadece dinliyor musunuz?

Hadi gelin, bu hikâyeyi burada bırakalım ama kendi hikâyemizi anlatmaya devam edelim.

Belki birinizin “tabip dili” bambaşka bir kalbe şifa olur.

---

Son Söz

“Tabip Hangi Dilden?” aslında bir soru değil, bir hatırlatmadır.

İyileşmek; anlamakla, sevmekle ve bazen hiçbir şey söylememekle başlar.

Belki de hepimiz bir gün, kalbimizin dilini öğrenirsek, birbirimizi tedavi etmeye gerek bile kalmaz…

Ve şimdi, söz sizde dostlar.

Sizce “tabip” hangi dilden konuşur?