Öğrenim türü n ö ne demek ?

Duru

New member
Herkese merhaba,

Bugün sizlerle "öğrenim türü" meselesine dair biraz farklı bir bakış açısı sunmak istiyorum. Hepimizin eğitimle ilgili düşünceleri, yaklaşımları farklı olabilir ama şu bir gerçek ki, öğrenim türü meselesi çoğu zaman göz ardı edilen bir konu. Bizler, genellikle okul, üniversite ya da eğitim sistemi hakkında konuşurken, "öğrenim türü"nün ne anlama geldiğine pek kafa yormuyoruz. Ancak, belki de bu, gözden kaçırılmaması gereken bir ayrıntıdır. Eğitimde neleri öğreniyoruz ve nasıl öğreniyoruz? Bu soruların doğru cevaplanması gerekmedi mi?

Bence buradaki temel sorun, bu tür öğrenim biçimlerinin aslında bizlere sunulmakla kalmayıp, aynı zamanda toplumsal olarak da biçimlendirilmiş olması. Peki, “öğrenim türü” olarak adlandırılan bu sistemin ne kadar işlevsel olduğunu sorgulamak gerekmez mi? Şimdi, hep birlikte bu soruyu biraz daha derinlemesine tartışalım.

Öğrenim Türü Ne Demek?

Öğrenim türü, eğitimin şekli, metodu ve içerik olarak bireylere sunulan eğitim biçimlerini tanımlar. Genellikle formal (resmi eğitim), informal (günlük yaşamda öğrenilenler) ve nonformal (okul dışı öğrenme aktiviteleri) olarak üç başlıkta incelenebilir. Ancak bu üç kategori bile çok geniş bir çerçeve sunuyor ve aralarındaki sınırlar gittikçe daha belirsizleşiyor.

Bu noktada, bizlerin genellikle gözden kaçırdığı en önemli konu, eğitimdeki türlerin “hangi toplumsal gereksinimlere” karşılık verdiğidir. Örneğin, formal eğitim genellikle devletin ve toplumun belirlediği bir müfredat çerçevesinde gerçekleşir. Ancak, bu eğitimin içerdiği bilgiler ve beceriler aslında toplumun yalnızca belirli kesimlerinin ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlıdır. Bizlere bir “toplumun” genel standartları sunulurken, bireysel özgürlük ve yaratıcı düşünme gibi kavramlar bir adım geriye atılabiliyor.

Eğitimin Sınırsız Yönleri: Kapatılmış Kafalar ve Açık Alanlar

Birçok erkek, eğitimde verimliliği, çözüm odaklı düşünmeyi ve stratejik bakış açılarını savunur. Bu yaklaşım, genellikle okulda öğrenilenlerin pratiğe dökülmesi, işe yarar bilgiler edinilmesi ve problem çözme odaklı bir yaklaşım sunar. Erkekler için eğitim, daha çok bir "iş bulma aracı" ve başarıya giden bir yol olarak görülür. Elbette bu bakış açısı oldukça önemli, çünkü modern toplumun hızla değişen yapısında, “eğitimin iş gücüyle olan ilişkisi” ve bu ilişkiden elde edilecek fayda oldukça değerli bir konu.

Ancak, burada bir soru ortaya çıkıyor: Bu tür bir eğitim anlayışı, toplumsal bağları, insan haklarını ve duygusal zekayı ne kadar ön planda tutuyor? Bu soruya verilmesi gereken cevaplar da, yine eğitim sistemlerinin zayıf yönlerinden biriyle ilgilidir: İnsan odaklı bakış açıları genellikle göz ardı edilir.

Kadınların eğitimdeki rolüne baktığımızda, empatik ve insan odaklı bir bakış açısının hâkim olduğunu görebiliriz. Eğitim sadece iş gücü yetiştirmekle sınırlı değildir. Eğitim, toplumda insanlar arası ilişkiler kurma, duygusal zeka geliştirme, empati kurma ve insan hakları konusunda farkındalık yaratma adına çok önemli bir araçtır. Kadınlar genellikle eğitimin toplumsal faydalarına daha fazla önem verir ve eğitimin özünü, sadece bireysel başarıya değil, toplumun genel refahına dayandırır. Peki, bu yaklaşım neden çoğu zaman göz ardı ediliyor?

Zayıf Yönler: Eğitimdeki Sistemin Dışında Kalanlar

Eğitim türlerinin çoğu zaman “tek tip” bir yapıda sunuluyor olması büyük bir sorun. Her birey aynı eğitim biçiminde başarılı olmayabilir, ya da bir kişinin daha yaratıcı bir şekilde öğrenmesi engellenebilir. Örneğin, her birey için en uygun öğrenme biçimi formal eğitimle sınırlı değildir. Bunun yanı sıra, yaratıcı, eleştirel düşünme, analitik zeka ve problem çözme gibi beceriler, bazen okul müfredatlarında yeterince işlenmiyor. Ayrıca, okulların ve üniversitelerin sıklıkla "tek bir doğru"yu dayatması, bireysel düşüncelerin ve farklı bakış açılarını oluşturmanın önüne geçiyor. Bu, eğitimde çeşitliliği ve bireysel özgürlüğü kısıtlayan büyük bir sorundur.

Eğitimin sadece bilgi aktarımına dayalı olması, öğrencilerin "belirli bir tür bilgiye" sıkışıp kalmasına neden olur. Örneğin, bilgi tek taraflı bir şekilde sunulursa, öğrenciler yalnızca pasif bir alıcı konumuna gelir. Bu da hem kişisel gelişim açısından hem de toplumsal değişim açısından olumsuz sonuçlar doğurur.

Provokatif Sorular: Öğrenim Türü Gerçekten Bizi “İleriye” Taşıyor mu?

Burada sormamız gereken çok önemli birkaç soru var:
- Eğitimdeki “öğrenim türü” aslında ne kadar özgürdür?
- Tek bir eğitim biçiminin toplumda yerleşmesi, bireysel farklılıkları ne kadar zorluyor?
- Eğitim sadece iş gücü yetiştirmek için mi olmalı? Yoksa insan hakları, empati ve toplumsal değerler gibi faktörler de eğitimde ön plana çıkarılmalı mı?
- Eğer eğitim türleri farklı bireylerin ihtiyaçlarına göre şekillendirilse, toplum nasıl bir dönüşüm geçirebilir?
- Bireylerin eğitimde daha özgür, yaratıcı bir yaklaşımı benimsemesi, toplumsal refahı arttırır mı?

Sonuç: Öğrenim Türü Üzerine Düşünmek

Sonuç olarak, "öğrenim türü" meselesi yalnızca eğitim sisteminin niteliğiyle ilgili değil; toplumsal yapımızı, insan ilişkilerini ve bireysel sorumluluğumuzu şekillendiren önemli bir faktördür. Eğitim türlerinin yalnızca iş gücü yetiştirme, strateji oluşturma ya da belirli bir düşünceyi tek doğru kabul etme amacı gütmesi yerine, bireysel özgürlükleri, yaratıcı düşünmeyi ve insan odaklı yaklaşımları içermesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda bir değişim yapabilmek için hepimizin daha fazla düşünmesi ve sesimizi yükseltmemiz gerekiyor. Eğitim, sadece bilgiyi aktaran değil, toplumu dönüştüren ve insanları daha empatik hale getiren bir araç olmalı. Peki, siz ne düşünüyorsunuz?